SAKIZLI MUHALLEBİ (Keyf-i Muhabbet)
(Senden,Benden,Bizden...)
11 Mayıs 2014 Pazar
Coldplay - Viva La Vida (UNSTAGED) (+oynatma listesi)
6 Mayıs 2014 Salı
Mihrap Yerinde Ama Cami Yıkık...
Show Tv’nin büyük umutlarla
beklediği ve haftalarca tanıtımının yapıldığı,“Mihrap Yerinde” sonunda dün
yayın hayatına başladı.
Başlamasına başladı da beklenen
startı alamadı…
Yasemin Yalçın’ın ismini ilk
duyduğumda, açıkçası eski günlerdeki gibi çekirdek çitleyip, çaylarımızı
yudumladığımız ve ailecek kahkahalar atacağımız bir dizi geliyor düşüncesi
uyanmıştı bende. Ama maalesef bu hayallerim dün akşam suya düştü.
Yasemin Yalçın dizinin isminin
hakkını veriyor.”Mihrap Yerinde”..
Hakikaten yıllar geçmesine rağmen
güzelliği ve tabi ki oyunculuğu sapasağlam ayakta. Birlikte olduğu kadroda
gayet başarılı isimlerle dolu.Ne var ki “Cami Yıkık”.Yani, senaryo problemli.
Konu olarak baktığınızda kısaca:
Kocası dolandırıcı çıkan zengin bir kadın, tüm varlığını yitirince iki çocuğu
ile yaşadığı eski mahalleye geri döner. Amerikan filmlerinin ve hatta
dizilerinin vazgeçilmez çatısı. Hayatını yeniden inşa etmek için eski
kasabasına dönen ne Ben Affleck’ ler ne Cameron Diaz’ lar gördük. Mis gibide
izlerdik.
Konu basit ama her daim içine
farklı tatlar katıp, pişirebileceğin bir yemek aslında.
Durum böyle olunca “Mihrap
Yerinde”’nin şansı çok da düşük değildi.
Fakat dizi başlayıp daha 10.
dakikada gol atağına kalkmak istenince feci bir matematik hatasına ve
saçmalığına maruz kaldılar.
(Yasemin Yalçın = Bol skeç,bol
kahkaha ) denklemini kullanmak isteyen senaristler dizide bu mantığın seyirciye
yapmacık gelebileceğini hesaba katmadılar. Denklemi yanlış kullandılar.
Ben, yine de ne olacak diye
ısrarla ve kaşına kaşına diziyi izlemeye zorladım kendimi. Dizide ,ikinci
hücumda Kadir Çöpdemir ile gole doğru ilerlemekti.Ancak sahnelerin uzunluğu ve
neredeyse dizi Kadir Çöpdemir’in üzerinde algısı yaratması, dizinin ana
karakterlerinden Zafer Algöz’ün yedek kulübesinde bekletilmesi ve sahaya geç ve
üstelik sakat(çok yanlış bir karakter ve
diyaloglarla) sürülmesi seyircinin tribünleri boşaltmasına yetti bence.
Kendimi zor bela Survivor’a atıp
“Turabiiiiii, ohhh beea! “ diye derin bir nefes almamla “Mihrap Yerinde “dizisi
ile aramdaki ilişki başlamadan bitmiş oldu.
Bu sabah ratinglere baktığımda
seyircinin de pek olumlu bir yaklaşımının olmadığını anlamış oldum.
Peki bundan sonra ne olur?
Cami’yi yeniden inşa etmek mi?
Yıkık cami’ye sıvama yapmak mı?
Çözümler aranacaktır elbet ama dizinin
önceden çekilmiş paket bölümleri varsa bunlarla ilerlemek pek de beklenen
sonucu vermeyecektir.
Yasemin Yalçın’ı doya doya
izlemek için sanırım onun yine kendi showunu yapmasını bekleyeceğim ya da süper
bir projede yer almasını.
16 Nisan 2014 Çarşamba
ŞURA'NIN DİP BOYASINI RATİNG AFFETMEDİ.
KURT SEYİT ALARMI!
Kurt Seyit aylar öncesinden
yaptığı tanıtımlarla, “Televizyona damgasını vuracak bir yapım geliyor “ hissiyatı
ve merakı uyandırdı herkes de.
Yılbaşının ilk dansı diye verdiği
tanıtım bile evde 2014’e son on sayarken, aklımızın ekranda kalmasına neden
oldu.(Kız kardeşim bile kocasına sarılıp yeni yılını kutlarken, omzunun
üstünden Kurt Seyid’in tanıtımını izlemeye çalışıyordu.)
Büyük produksiyona imza
atılıyordu…
İlk dört bölüm Moskova’da zor şartlar altında
çekilmişti. Tanıtımlarda Şura(Rus)karakterini oynayacak kişinin Farah Zeynep Abdullah olmasına bile ısınmıştık. Ne
de olsa Kıvanç’ın masmavi gözlerinin, bembeyaz karların arasından ekranı delen
gözleri vardı.
Peki, bu kadar merakla beklenen
dizinin akıbeti ne durumda?
İlk bölüm fazla Avrupai bir hikaye
kurgusu ve senaryo diliyle yazılmıştı. Çekimler, Sanat, Kostüm kısaca
Produksiyon tam anlamıyla enfesti ama, içi boş geldi nedense.
Bir kız için iddiaya giren
erkekler topluluğu ellerinde kadehlerle kahkahalar savuruyordu saray koridorlarında.
Dizinin kötü karakterini oynayan Birkan
Sokullu’ya rolü yakıştıramadık. Evin cici çocuğunu bu şekilde kabullenemedik
belki de. Entrikalar yine çok Avrupa diyarlarında uçuşuyordu. Bir türlü yere
konamadı.
Birinci bölümü sabırla bitirdik, “Olur,
olur, oturur. Produksiyon müthiş ama!”diyerek sonrası,sonrasını bekledik
durduk.
İvmeli ratingleri ile az- çok
alarm veriyordu aslında.
Dördüncü bölümden sonra
İstanbul’a taşınan çekimlerin maalesef
kalitesi ilk bölümlere nazaran zayıflayınca hayal kırıklığı yarattı
açıkçası. Senaryonun her seferinde düzeleceğini, tırmanacağını beklerken,
ekranı zaplar hale geldik Kıvanç’ın gözlerine rağmen.
Dünkü bölüm ise ratinglerinde
anlattığı gibi hevesimizi yine kursağımızda bıraktı.
Bir süreden sonrada artık göze
batmaya başladı bazı şeyler. Mesela Rus güzeli olarak kabullendiğimiz Farah
Zeynep’in “Bir Rus kızı nasıl olur?” sorusunun cevabını karşılayamadığı açık
verdi. Hele de dünkü bölümde dip boyasının çıkmış olması ve siyahlarının
ekranda gözümüze gözümüze girmesi Rus kızı ile bağdaşmayan bir absürtlükteydi.
Bu noktada aklıma komik bir nokta
takıldı istemsizce:
Erkeklere bir Rus kızını tarif et
desem alacağım cevap; Uzun boylu, renkli gözlü, açık tenli , sarı saçlı,taş
gibi …devam eder durur bu sorunun cevabı. Halkımızda herhangi birine sorsam bir
Rus kızı nasıl olur diye? Sarışın, renkli gözlü der. İlkokuldaki çocuğa sorsam
“sarışın “ der.
Şimdi dönelim dünkü bölüme. Bütün
detayları oyunculuğu ile kapatabileceğine inandığımız Farah Zeynep’in aslında
sonradan yapılmış sarı saçları da dip boyası diye bağırıyorsa, Rus kızı
olarak çizilen imaja pek de yaklaşamıyor.
Bundan sonra durum ne olur
bilinmez demek isterdik ama Kurt Seyit’in ivmeli ratingleri aynı şekilde devam
edecek gibi.
Başarının grafiği Şura’ya değil
tabi ki Senaryoya dayanıyor. Ay Yapım’ın başarılı kalemleri için beklide en
önemli nokta seçilen eserin
yanlışlığından da kaynaklanıyor. Romanı okuyanların çoğu aslında Kurt Seyit ve
Şura’nın hikayesi ve sonunun çok da ortalığı duman etmeyecek bir eser olduğunu
biliyor.
Bundan sonrasını artık,ben de
dahil olmak üzere bekleyip göreceğiz.
Bunca insanın emeği ile ve zor
çalışma koşullarında yapılan iş umarım gereken noktaya ulaşır.
9 Nisan 2014 Çarşamba
TÜKENDİM,OYNAMIYORUM!
Bir arkadaşımla telefonda
konuşuyordum, kızcağaz adeta isyan bayrağını çekmiş gibiydi. Önümde dosyalar,
bekleyen mailler, çalan telefonlar. Ay Özlem Tükendim ben evlenip kurtulacağım
bu hayattan dedi pat diye.
Doktor Tükenmişlik sendromu teşhisi bile koymuş. Bu
bizim Hürrem Sultan Meryem Uzerli’den sonra da moda bir hastalık oldu
memlekette. Sanki önceden hiç yoktu.
Her şey bizim için öyle kolaydı sanki....
“Tükendim, Oynamıyorum.” De, çık işin içinden bir exit
yazısı görebilirsen.
Hayat hiç de affetmiyor senin tükendim çığlıklarını. Şimdiye
kadar kaç tane tükenen var etrafımızda kim bilir? Belki tükendiklerinin
farkında olmadan yaşayanlar, belki tükenip tükenip çıkanlar.
En basiti annelerimiz. Şimdiye
kadar kaç yüz kez havlu atmıştı hayata? Çoluk-çocuk, torun-tombalak deseler de
gram düşüş yok o enerjide. En basitinden benim annem. İki kızı sürpriz yapıp,
dörder ay arayla kız torun haberi verince, Anneanne olacağım diyemeden Süper
anneanne oldu kadın. Onar günlük devriyelerle vazifesini tamamlıyor bana mısın
demeden.
Ya evde koca dayağı yiyen
kadınlara ne demeli?
-Tükendim ben Süleyman vurma artık? Bizim gerçek
Süleyman’dan gelecek cevap şu olmayacak
herhalde:
-Tamam aşkım, iki gün repo yazıyorum sana üçüncü gün iç içe
çekeriz eksik bölümleri.(İç içe bölüm çekmek: Kısaca aynı günde farklı
bölümlerden sahneleri, aynı mekanlarda çekmek.)
Yaa! tabi oldu. Tüken, tükenebilirsen.
Evlendikten sonrada bitmiyor
ki…Çocuk bak, işe git. Gitmiyorsan bile evin onca uğraşı.Tükendim desen bir
İzaura gelip evi çekip çevirmiyor herhalde.
Elde avuçta para yok, aşk yok,
kariyer aynı, hayat tekdüze. Tükendim diyecek insan yok mu? Çoook. Yapabilen
parası varsa kendisine yeni bir hayat kurar, ama bir süre sonra o yeni hayatta
da tükenmişlikler başlar. Ya yapamayan? O zaten aynı eli dönmeye mahkum. Okey
çekene kadar devam.
Tükendim çocuklar bugün evde
yemek yok, dışarıdan söyleyin.
Kaç kez?Ya da kaç kişi için
geçerli?
Ay tükendim bugün işi bırakıcam.
Ertesi ayın faturaları, hayat
mücadelesi?Yok öyle bırakmak işi pat diye.
Kim Ödeyecek?Donald Trump mı?
Tükendim, tükendim tükendim
artık. Çok sessiz çığlıklar var etramızda çok. Meryem Uzerli gibi ben oynamıyorum
tükendim, anca filmlerde oluyor.
E, o zaman ne yapıyoruz? Bugünde
tüm sıkıntıları, derdi kederi köşeye atıp, içten bir tükendim çekip, sessiz ve
kararlı yola devam ediyoruz.:):)Na'pıcaz Mecburrr.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)